25 Ekim 2010 Pazartesi

Markalaşmanın Alfabesi


Philip Kotler ve Nancy Lee'nin Kamu Sektöründe Pazarlama isimli kitabından:

Marka, bir ürünün üreticisi ya da satıcısını tanımlayan bir isim, işaret, sembol ya da tasarım ya da bunların bir kombinasyonudur. Söz konusu ürün somut bir mal, hizmet, organizasyon, yer, kişi ya da fikir olabilir.

Marka Kimliği, sizin (imal edenin) tüketicilerin markanızla ilgili olarak nasıl düşünmesini, hissetmesini ve davranmasını istediğinizdir.

Marka İmajı, tüketicilerin gerçekte marka ile ilgili olarak nasıl düşündükleri, hissettikleri ve davrandıklarıdır.

Marka Özü, markanın hedef kitle üzerinde uyandırmasını istediğiniz esas fikirdir.

Markalaşma, istenen bir marka kimliği yaratma sürecidir.

Marka Bilinirliği, tüketicilerin bir markayı tanıma düzeyidir.

Marka Vaadi, pazarlamacının markanın tüketiciler için ne faydası olduğuna dair vizyonudur.

Marka Bağlılığı, bir tüketicinin belli bir ürün sınıfı içerisinde aynı markayı ne düzeyde tercih ettiği ve ısrarla seçtiğini ifade eder.

Marka Değeri, bir markanın sahip olduğu yüksek düzeyde marka bağlılığı, isim bilinirliği, beklenen kalitesi, güçlü marka çağrışımları ve patentler, tescilli ticari markalar ve kanal ilişkileri gibi diğer değerlerine dayanan değeridir.

Marka Bileşenleri, markanın tanımlanmasına ve farklılaşmasına hizmet eden tescillenebilen cihazlardır.

Marka Karması ya da Portföyü, belli bir firmanın seçilmiş bir kategoride yer alan kullanıcılara satış için sunduğu tüm markaların ve marka çizgileri setidir.

Marka İlişkisi, ürün ya da hizmetin müşterilerin işlevsel gereksinimlerini ne düzeyde karşıladığıdır.

Marka Genişletme, başarılı bir marka ismini yeni bir kategoride yeni ya da yenilenmiş bir ürün yaratmak için kullanmaktır.

Ortak Markalama, bir ürün üzerinde birden fazla markanın yerleşmiş isimlerini kullanmak ya da aynı şekilde birlikte pazarlanmasıdır.

Fotoğraf: Missmac. Creative Commons lisansı ile kullanılmaktadır.

Kanım çok ısındı… Acaba size marka diyebilir miyim?


Eğer kabul edersen, sana marka demek istiyorum.

Evet, biliyorum, çok zor bir karar. Ama artık, ben de kendime

bir yol çizmeliyim. Beni mutlu edecek, beni kolları altına

alacak, tüm sorumluluğu üstlenecek bir markaya ihtiyacım var.

İhtiyaç duyduğumda aklıma ilk sen gelmelisin.

Beni çok iyi tanımanı istiyorum. Nelerden hoşlanıyorum, nerelere takılıyorum, kimlerle takılıyorum, hayatımı nasıl yaşıyorum, nerede çalışıyorum, tatilde nereye gidiyorum, ailem kim, nereliyim, arzularım ne, gelecekle ilgili planlarım neler, günümü nasıl geçiriyorum, tarzım nasıl? Çünkü beni tanımadan böyle bir ilişkiye başlamanı istemem. Aynı şekilde ben de seni iyi tanımalıyım.

Bana kendinle ilgili asla yalan söyleme. Ne tarzınla ilgili ne de yapınla… Çünkü, aramızdaki ilişkide benim sana söyleyecek bir yalanım yok. Senden de bunu beklerim.

Televizyonda, radyoda, gazetede, dergide, sinemada, durakta, internette, metroda, tuvalette, asansör kapısında, cep telefonumda, herhangi bir mağazada, bir otobüs üstünde, yanımdan geçen tanımadığım bir insanın çantasının üstünde, posta kutumda, e-postamda, oturduğum kafede mönüde, masanın üstünde, yol kenarlarındaki elektrik direklerinin ucunda, pencereden baktığımda karşımdaki binanın duvarında, tanımadığım bir sokaktaki duvarda, panolarda, gökyüzünde bir balonda yani ne bileyim, nereye baksam senin bana seslendiğini, güzel sözler söylediğini, içinde muzipçe bir tavır barındırdığını görmek, duymak istiyorum. Sadece bana ya da benim gibilere hitap etmeni bekliyorum. Hem de sürekli, her zaman…

Mağazaya gittiğimde zaman kaybı yaşamamak için diğerlerinin arasından hemen seni seçebilmek istiyorum. Diğerlerinden farklı olman, göz kamaştırman hoşuma gider. Bana hep göz kırpmalısın, kur yapmalısın.

Her seferinde aynı kalitede olduğunu bilmek içimi rahatlatacak. Gönül rahatlığı ile seni dostlarıma da önerebilmeliyim.

Kendi alanında uzman olman doğru bir karar. Yani her alanda her şeyi yapıyor olmak bana pek inandırıcı gelmiyor. Ama benim benzer yan alanlardaki ihtiyaçlarımı da gideren kardeşlerin olmasını isterim doğrusu…

Seninle etrafta görünmek de isterim. Bunu bir reklam ilişkisi olarak algılama. Sadece arkadaşlarıma ne kadar seçkin davrandığımı ifade etmek istiyorum. Ailenin önemli bir aile olması benim için önemli. Hayır ailem yok diyorsan ona da razıyım. Çünkü, yalnız biri olarak her sorumluluğu tek başına sırtlandığını bilmek de güzel.

Ayrıcalığını, yani diğerlerinden ayrıcalığını, farkını çok açık ve net bir şekilde anlatır mısın, gösterir misin?

İlişkimizde yıllar geçtikçe dünyadaki her gelişmeyi beni düşünerek, kendine yansıtabilmelisin. Böylece ben her zaman seni tercih edebileyim.

Seni seçmemin bir başka nedeni benim sağlığıma önem vererek hem en iyiyi seçmen hem de çevreye zarar vermemen. Seni marka yapanların haklarını da koruyor olman bana huzur verecek. En tepeden en alttakine kadar…

Her yerde sana ihtiyaç duyduğumda yanımda olmanı isterim. Sana hemen ulaşmak isterim. Senden uzak kaldığımda ya da seni merak ettiğimde bir telefonla, seninle ilgili tüm bilgileri alabilmeliyim. Sorun olduğunda sorumu cevaplamalısın.

Seninle olan ilişkimde kendimi pişman hissetmemeliyim. Rakiplerin olacak biliyorsun. Benim için onlarla savaşman gerekecek. Hayır, yanlış anlama. Seni bir başkası için neden terkedeyim? Çünkü ben sana sen de bana mecbursun. Bizim ikimizden başka kime ihtiyacımız var ki?

Şu kısacık hayatımda, senden çok şey mi istiyorum?


(2010′da yayınlanmıştır)

Kaynak: Bülent Fidan. reklamgunlugu.wordpress.com

Marka Dediğin

İnsanoğlu, yaşayan şeylere ad koymaya özen göstermiş, önem vermiş. Doğan çocuğuna, evinde beslediği hayvana, yaşadığı ve yaşattığı kente,.. Çünkü, yaşayan ve değer verdiği şeylerin kendileri için ayrıcalıklarını ortaya koyan “adlandırmada” bir anlam olsun istemiş. Adı duyulduğu anda bir şeyleri çağrıştırsın istemiş.

Tıpkı insan, hayvan, kent gibi ürünler de yaşarlar. Bu nedenle de insanlar, ürettikleri şeylere de ad koyarlar. Ve bu adın onu anlatması gerekir. Ürünlere konan marka adları da hem ürünü üreten hem de onu tüketerek yeni şeyler üreten tüketiciler için ayrıcalık kazanır. Marka dünyasında markayı isimlendirme ve varsa diğer markalarla bu isim ile ilişkilendirme çalışmalarına marka mimarisi adı verilir.

Eskiden sadece ürün vardı. Bir de bunları üreten birileri. O birileri ürünün de sahibiydi. Ürünün adı mı? Evet, o da vardı. Ancak o ad öyle çok şey ifade etmezdi. Çünkü, adın taşıdığı bir imaj, bir dünya, bir felsefe olmazdı.

Oysa şimdi durum oldukça farklı. Artık, hiç kimse bir ürün alırken sadece ve sadece bir ürün olduğu için almıyor. O ürünü alırken başka ihtiyaçlarını da (sosyal, psikolojik) gideriyor.

Artık, ürünlerin bir imajı, bir dünya görüşü, kullanana aktardığı bir felsefesi var.

Günümüzde buna marka diyoruz. Yani artık, ürünler değil markalar var. İnsanların, onu kullandıkları zaman kendilerini ayrıcalıklı hissettikleri markalar.

Bizlerin reklam ve pazarlama iletişimi anlamında kullandığımız marka, İngilizce “brand” sözcüğünün karşılığı.

Bir ürün, hizmet ya da kurumun diğerlerinden ayırt edilmesini sağlayan sözcük, simge ya da simge ve sözcük bileşimi. Tanses Gülsoy, “Reklam Terimleri ve Kavramları Sözlüğü”nde böyle tanımlamış markayı.

Güven Borça da “Bu Topraklardan Dünya Markası Çıkar mı?” adlı kitabında çok net anlatmış aslında markayı: Marka, tüketici tarafından alınan, fiziksel ve duygusal tatminler sağlayan bir karışımdır. Ürün bizim yaptığımız bir şeydir, marka tüketicinin aldığı.

Burada marka ve marka adını ayırmak gerekiyor. Marka, bir dünya görüşünü yansıtır. Marka adı ise o dünya görüşüyle birlikte ürünün adıdır. Tüketiciler, markanın dünyasında yaşarlar ve markayı adıyla çağırırlar.

Marka adı o kadar önemli ki bir çok bilim dalı onu incelemelerinde kullanmış. Dilbilim, göstergebilim, sosyoloji, psikoloji, antropoloji gibi bilim dallarında ve disiplinlerarası araştırmalarda marka adı, markanın gösterge ve sosyal olgu olarak arka planı önem kazanmıştır.

Marka adı yaratmak oldukça sorumluluk gerektiren bir iş. Reklam ajansları kendisinden ürünü için marka adı isteyen müşterileri ile zorlu bir dönem geçirirler. Çünkü, reklam ajansı hem ürünü, hem ürünün felsefesini hem de tüketiciye sağlayacağı yararı anlatan bir ad bulmak zorundadır. Genelde firmalar ise kendilerini anlatan bir ad bulunmasında ısrar ederler. Sonunda da genelde firmanın isteği olur. Ve bu sefer de bir türlü oturmayan reklam çalışmaları yapılmaya çalışılır. Reklam çalışmaları oturmaz çünkü, marka lansmanı çalışmalarının başında vurgulanması gereken marka adıdır. Oturmamış bir marka adına doğru bir reklam çalışması yapmak da zor olur.

Veya pazar değişikliği ile bilinmeyen bir pazara girildiğinde farklı sorunlarla da karşılaşmak mümkün.

Printems firması Türkiye pazarına girdiği zaman marka adını akıllara kazımak için inanılmaz bir para harcadı. Çünkü Fransızca olan bu sözcük, Türk tüketici tarafından (Türkçe kurallarına göre) yazıldığı gibi okunuyordu. Firma bunu yenmek için başlangıçtaki tüm çalışmalarını değiştirdi ve tüm ilanlarda, otobüs giydirmelerinde “Printems: Pirentam okunur” metinleriyle çalışmalar yaptı.

Firmalar, ürünlerini oluştururken, marka adını da genelde baştan koymuş olurlar. Marka adı yaratmanın onlarca yolu var. Örneğin, çoğu zaman markanın sahibi olan aile veya kişi adları; o ürünün yaratıcısı veya tasarımcısının adı; ürünün üretildiği coğrafik bölgenin adı; ürünü üreten firmanın adı; ürünü üreten firmanın adının kısaltılmışı; ürünün yapıldığı malzemeden türetilme adlar; popüler olması için tarihi bir kişilik; mitolojik kahramanlar; kolay anlaşılır ve akılda kalır anlamsız da olsa bir kaç harften oluşan; ürünü üretenler birden fazla ise onların adlarının belli hecelerinin bir araya getirilmesi gibi…

Tarihsel süreç içinde marka adı koyma, kurum adı (ki o kurum adı kurumun sahibinin adıdır), ortaklık adı, üründen yola çıkılarak yapılan ad çalışmaları, üründen ve kurumdan ayrı konan adlar, teknolojik dünyayı anlatan adlar diye gelişmeler göstermiş.

Marka adının bir amacı da ürünün ve markanın benzerlerinden ayrılmasını, akılda kalmasını ve tutulmasını sağlamaktır. Bu nedenle kullandığımız bir çok ürünün marka adı anlamsızdır ama çarpıcıdır.

Şimdi de isterseniz, o çok kullandığımız marka adlarının asıl anlamlarının ne olduğuna bakalım. Aslında nereden doğmuşlar ve neymişler…

Dünyadan…

Dünya markalar liginde önde gelen markalardan biri olan ADİDAS, spor malzemeleri alanında tartışılmaz bir üstünlüğe sahip. Adı markanın yaratıcısından geliyor. ADI (ADOLF) DASSLER. İlk hecelerin bir araya getirilmesi sonucu oluşturulmuş. ADI DASsler…

Türkiye pazarına da giren bir marka olan Henkel’in Persil’inin adı, ürünün yapımında kullanılan maddelerin yine ilk hecelerinin birleştirilmesi sonucu oluşturulmuş. PERborat SILikat…

Cep telefonu olarak tanıdığımız NOKIA markasının adı, Finlandiya’daki bir şehrin adıdır. Ürünün ilk çıkış noktası olan bu şehir, firmanın ve markanın da adı olmuştur.

Türkiye pazarından önce tüm dünya pazarında önemli bir yer edinen, çikolata ürünleri üreten Milka. Milka’nın adı ürünlerde kullanılan hammaddelerden geliyor. Ve yine ilk hecelerinin birleşmesinden kaynaklanıyor. MILk ve KAkao…

Elektronik ürünler pazarında haklı bir liderliğe sahip olan Sony, devrim yaratan ürünlerinden Walkman’i ürettiği zaman marka adı bulmak için ajansından yardım istedi. Ajansının önerdiği adlar arasından seçilen WALKMAN, sadece ve sadece ürünün kullanımından (yürürken dinlenebildiği için) yola çıkılarak konan bir ad oldu.

Bir de tabii ki Sony’nin kendisi var. Sony, Japonca güneş anlamına geliyor.

Bir diğer deterjan ürünü olan P&G’nin Ariel’i ise adını bir roman kahramanından alıyor. Ariel, Shakespeare’in roman kahramanlarından olan bir perinin adı.

Kadınlar için klasikleşmiş bir koku Chanel 5. Adı çok afilli gözükse de kaynağı o kadar afilli değil. Chanel 5 sadece üretildiği sıradaki deney tüpünün numarasından alıyor adını.

Ünlü moda markası Lacoste, timsahına taktığı adı aslında ürünlerinin tasarımcısı olan Rene Lacoste’un adından alıyor.

Son yılların ünlü moda markalarından FENDİ’nin kökeni Türkiye’ye dayanıyor. FENDİ firmasının sahiplerinin kökeni olan İzmirli Efendizade ailesi, Türkiye’den göç ettikten yıllar sonra, tekstil sektöründe FENDİ olarak parladı. Efendi’nin başındaki “E” atıldı ve geriye FENDİ kaldı.

Elektrik ürünleri ve özellikle de ampul denince akla ilk gelen dünya markası OSRAM’dır. Son yıllarda Türk pazarlarında da lider konuma geçti. Marka adı, ürünlerde kullanılan malzemelerden geliyor. OSmium ve wolfRAM’dan.

Fotoğraf alanında bir marka olan AGFA’nın kökeni Almanya. AGFA markasının adı, firmanın adının başharflerinin bir araya getirilmesi ile oluşmuş. Aktien Gesellschaft für Anilin Fabrikation.

Otomobil denince ilk akla o geliyor. İster tercih edilsin isterse edilmesin herkes için ayrı bir klasikliği ve özelliği var. Mercedes’in adı, Mercedes otomobilinin yaratıcısı olan Emil Jellinek tarafından konuldu. İsmin enteresan bir öyküsü yok. 1889 yılında doğan kızının adını otomobiline koydu. Mercedes.

Artık bizim için klasikleşen bir otomobil markası FIAT. İlk bakışta bir anlamı yokmuş gibi görünse de o da bir bölgesel adlandırmadan doğan firmanın kısaltılması. Fabbrica Italiana Automobili Torino.

Bilgisayar devlerinden APPLE’ın adı ise belki de en çok anlam yüklenenlerden biri. İki genç girişimcinin yarattığı Apple’ın ilk bilgisayarına konulan ad, Adem ile Havva öyküsüne dayanıyor. Havva’nın Adem’i kandırmak için kullandığı elma logo ve ad seçilmiş. Elmanın ısırılmış olması da APPLE’ın pazardan elde ettiği payı simgeliyor.

Her derde deva ilaç: Aspirin. İlaç sektöründe çok rastlanan bir ad oluşturma sistemi kullanılmış. Aspirin’in hammaddesi olan “asetilsalisilikasit”in elde edildiği bitki olan Spriea, marka adının konulmasında kullanılmış.

Jean denince aklıma ilk o geliyor. Levi’s. Sanırım herkes artık biliyor. Marka adı ürünün ilk üreticisi olan Levi (Leob) Strauss’tan gelmektedir.

Erkeğin günlük yaşamına pratiklik getirmek amacıyla icat ettiği traş bıçağı, ancak ölümünden çok sonra dünyaca kullanılmaya başlanan Gilette’in adı, aynı zamanda ürünün marka adı da oldu.

Kendimize en yakın bulduğumuz sigara markalarından biri Camel. R.J.Reynolds, tütün üretimine atıldıktan 38 yıl sonra bir devrim yaptı ve ilk hazır sarılmış tütünü pazara sundu. Bu Camel’dı. R.J.Reynolds’ın (sarılmış tütünü pazara sunmadan önce) diğer markaları olan çiğneme ve hazır tütünlerin de adları yine doğudan esinlenerek koyduğu hayvan adlarından seçilmişti. Early Birds, Red Rabbit, Brown’s Mule gibi. Bunların ardından da yeni ürününe ad seçerken hem bu geleneği sürdürdü hem de o dönemde esen oryantalizm rüzgarından yararlanmak istedi. Oryantalizme en uygun tütün türü Türk tütünüydü ve yine en uygun hayvan deveydi. Çizimde, bir sirkten seçilip model olarak kullanılan devenin adı da “İhtiyar Joe”. Bu nedenle bir çok yerde “Joe” adı Camel ile özdeş sayılır.

Yerlilerden…

İnşaat sektörümüzün lider kurumlarından ABKA İnşaat A.Ş.’nin marka adının açılımı, “Abla Kardeş” sözcüklerinin ilk hecelerinden oluşuyor. ABla KArdeş.

Benzer bir uygulama ENKA’da da sözkonusu. ENişte ve KAyınbirader bir araya gelince bu dev şirket doğmuş. Ve de marka adları…

Yine bir inşaat devimiz STFA. Bu da ortaklarının ad ve soyadlarının başharflerinin kullanılması sonucu oluşturulmuş. Yani anlayacağınız öyle acayip bir felsefeyi falan aktarmıyor. Sezai Türkeş ve Feyzi Akkaya.

İlk pazara çıktığı zaman bir Japon marka olarak algılandı. Aslında biraz da öyle algılanması istendi. Çünkü elektronik pazarda Japon ürünleri üstünlüğü tartışılmaz. YUMATU. Marka adının açılımı ise Yusuf, Mahmut, Tuncer kardeşlerin adlarının ilk hecelerinin bir araya getirilmesi. YUsuf MAhmut TUncer…

Renk Pınarı’nın yaratıcısı DYO’nun açılımı aileden ve firmanın adından geliyor. Durmuş Yaşar ve Oğulları Boya ve Vernik Fabrikaları A.Ş.

Sabancı Grubu’nun tek “SA” olmayan firması ve markası AKBANK. Neden böyle diye düşünürdüm eskiden. Öğrenince merakımı giderdim. Kayserili olan Sabancı ailesi, iş dünyasındaki başarılarının büyük bir kısmını Adana’daki yatırımlarından elde etmişler. Bir finans kurumu kuracakları zaman da hem Kayseri’yi hem de Adana’yı bir arada anmak istedikleri için bankanın adı, Adana-Kayseri Bankası olmuş. Kısaltılınca da AKBANK.

1993 yılından beri özellikle cep telefonu sektöründe önemli bir iki distribütörden biri olan K.V.K. da hep merak edilen markalardan. Acaba K, V, K nedir?

Mehmek Emin Karamehmet, Murat Vargı, Osman Kavala. Üç ortağın soyadlarının başharfleri.

Erkek giyimi dendiğinde eskiden rakipleri de fazla yokken ilk onun adı gelirdi akıllara. BEYMEN. Tekstil sektörünün öncülerinden Boyner Grubu’nun markası. Marka adının doğuşuna ilişkin hikaye şöyle: Erkek giyimi üzerine bir mağaza ve marka üretmeye karar veren Boyner Grubu yetkilileri toplantı yapıyorlarmış. Toplantıya katılan herkes erkek. E, bir de markanın uluslararası bir görüntü kazanması da gerekiyor. O yüzden ikisini de anlatacak bir marka adı olsun demişler ve ortaya BEYMEN çıkmış.

BEYMEN’i anlatıp VAKKO’yu anlatmamak olmaz. O da aynı dünyanın bir başka markası. Hakko ailesinden Vitali ve Alber kardeşlerin adlarının başharfleri ve soyadlarının son üç harfi bir araya getirilerek konmuş. V, A, KKO. Sonuç, VAKKO.

Bölgesel adlandırmaya bir iyi örnek de YİMPAŞ. Doğuş yeri olan Yozgat marka adının konmasında etkin bir rol almış. Yozgat İhtiyaç Maddeleri Pazarlama A.Ş.

Çetinkaya Mağazaları. Anlaşılacağı üzere, mağazalar zinciri adını ailenin soyadından alıyor. Böylece Çetinkaya Mağazaları’nın bir aile firması olduğu da vurgulanıyor.

1995-2000 yılları arasında Türkiye’nin en çok büyüyen grubu EGS’nin adı da en çok merak edilenlerden. EGS adı da hem bölgesel hem de kurumsal adlandırmaya verebileceğimiz örnekler arasında. Ege Giyim Sanayicileri Derneği’nin kısaltması. Ve bundan doğan diğer markaları. EGSBANK, EGSMARKET, EGS PARK, EGS OUTLET, EGSGYO,..

Amacını anlatmak anlamında çok haklı ve akılda kalan bir marka adı Camsil. Cam silmek için için üretildiğinden marka adı da buna uygun olarak, direkt eylemden alınmış.

Aynı şekilde İzocam var. İzolasyon için cam yünü kullanarak işe başlayan firma, aynı zamanda bunu ürünün marka adı olarak da kullanmış. Yıllar geçtikçe cam yünü yanı sıra farklı bir çok malzemeden değişik ürünler üretmesine rağmen marka adı aynı kaldı.

Bir dönem Tekel, elinde kalan tütünleri tüketebilmek için çok basit bir uygulamaya giderdi. Bunlara yeni adlar koyarak, yeni ürün yarattığını söyler ve zorla Tekel bayilerine satardı. Tekel bayileri de bunları almak zorunda kalırdı. İşte onlardan biri de BEST sigarasıydı. BEST’in anlamı neydi? Neden yabancı bir ad koymuştu Tekel. BEST’in adı yabancı değildi. BEST, bölgesel adlandırmayla konulmuş bir marka adıydı. Bitlis Entegre Sigara Tesisleri’nin başharflerinin bir araya gelmesi yeni ürünün de adı olmuştu.

HBB. Söylenmesi de çağrışımı da hiçbir zaman bir marka adı olarak tutmadı. Has ailesinin ailevi televizyon kanalının bağlı olduğu firmanın adı aynı şekilde kanalın da adı olarak kullanıldı. Has Bilgi Birikim.

Onu annelerimizden öğrenmiştik. Sonra uzun bir süre pazardan uzak kaldı ve sadece TURSİL olarak geri geldi. Sözünü ettiğim ise TURSİL 76. TURSİL çamaşır deterjanı olarak 1976 yılında pazara girmişti. O nedenle de adı, TURSİL 76 olarak kaldı. Ta 1980lerin sonuna kadar. 1995lerden sonra ise sadece TURSİL olarak yeniden geri geldi.

Kanal 6. Çok özel bir admış gibi geliyor ama o kadar özel değil. Frekansa bağımlı olarak verilmiş bir kanal adı. TRT dışındaki özel kanalların doğmasının ardından yeni kanal kurmak isteyen Özal-Uzan, Türkiye televizyon kanalları arasında açılan altıncı kanal olduğu için adı Kanal 6 oldu. TV izleyicileri kanalları, belli bir numara ile televizyonlarına kaydediyorlardı. Kanal 6 da bunu kullanmak istedi.

LİO Yağ markası, yakın bir zamanda doğdu ve Türkiye’de zeytinyağı üretiminde önemli bir pazar elde etti. LİO yağının adı, İngilizce OIL’in tersten okunması ile elde edildi.

1955lerden sonra, bir Türk tekstilci, dünyadaki eğilimin farkına vararak Türkiye’de yeni bir marka ile yeni bir ürün sundu pazara. Bu kişinin adı Aytaç Kot’tu. Aytaç Bey’in Muhteşem Kot firmasında ürettiği ilk yerli jean pantolonların adı da soyadından geliyordu. KOT Pantolonları… Bugün bu marka olmasa da o markanın adı artık bir ürün grubu olarak anılıyor…


Bulent Fidan

Kaynaklar: Marketing Türkiye, Media Cat, Pazarlama Dünyası, Dünya Gazetesi, Hürriyet Gazetesi…

(1995 – 2010 arasında yayınlanmıştır.)

2leep.com